Keser, Yıldırım,

Marka hukuku'nda kullanım sonucu ayırt edicilik kazandırma / Dr. Yıldırım Keser. - Birinci baskı - Eylül 2020 - İstanbul. - 344 pages ; 24 cm.

556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'ye göre hazırlanmıştır.

Includes bibliographical references (pages 325-344).

Birinci Bölüm Markanın tanımı, fonksiyonları ve marka hukukunun kaynakları. İkinci Bölüm Ayırt edicilik yönünden marka çeşitleri ve işaretler. Üçüncü Bölüm Kullanım sonucu aşılabilecek mutlak red nedenleri. Dördüncü Bölüm Kullanım sonucu ayırt edicilik kazanma kavramı ve kazanmanın şartları. Beşinci Bölüm Kullanım sonucu ayırt edicilik kazanmanın tescil sonrası etkileri.

Dünyadaki ekonomik gelişmeler marka sahiplerinin haklarının sadece ulusal ölçekte değil, uluslararası alanda da korunması gerektiğini öne çıkarmaktadır. Marka başvuru sahibine, tek bir başvuru ile çok sayıda ülkede tescil yaptırılabilme imkânını sağlamak amacıyla önemli adımlar atılmıştır.

Ülkemizde de, AT-Türkiye Ortaklık Konseyi’nin 06.03.1995 tarih ve 1/95 sayılı Kararı’ndan sonra vermiş olduğu taahhütleri yerine getirmek amacıyla, 4113 sayılı Kanun’un verdiği yetkiye dayanılarak, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmıştır. Kanunî düzenleme hazırlanırken, 89/104 sayı ve 22.12.1988 tarihli Marka Harmonizasyonu Konsey Yönergesi ve 40/94 sayı ve 20.12.1994 tarihli Topluluk Marka Tüzüğü hükümleri esas alınmıştır. 89/104 sayı ve 22.12.1988 tarihli Marka Harmonizasyonu Konsey Yönergesi 22.10.2008 tarihinde değiştirilerek Üye Ülkelerin Markalara İlişkin Kanunlarının Uyumlaştırılmasına Yönelik 2008/95 sayılı Yönerge adını almıştır. (AB Marka Yönergesi) 40/94 sayı ve 20.12.1994 tarihli Topluluk Marka Tüzüğü, 26.02.2009 yılında değişiklikle 207/2009 sayılı Topluluk Marka Tüzük adını almıştır. (AB Marka Tüzüğü)

Kullanım sonucu ayırt edicilik kazanma kavramı geçmişten günümüze marka hukukunun en can alıcı konularından biri olmuştur. Bazı işaretlerin marka olarak tescil edilebilmesi mümkün iken, bazı işaretlerin ise tescil edilebilmesi mümkün değildir. 556 sayılı KHK’da, AB Marka Tüzüğü ve AB Marka Yönergesi’ne uygun olarak mutlak ve nispi red nedenleri düzenlenmiştir (556 sayılı KHK md 7 ve 8). Mutlak red nedenleri düzenlenirken esas alınan kamu yararıdır. Nispi red nedenleri düzenlenirken esas alınan ise bireysel yararlardır. 556 sayılı KHK tarafından, mutlak red nedenleri arasında da ayrıma gidilerek hangilerinin kullanım sonucu aşılabileceği, hangilerinin ise aşılamayacağı düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin amacı tescili mümkün olmayan işarete kullanım sonucu ayırt edicilik kazandıran kişinin emek ve kararlılığını korumaktır.

Kullanım sonucu ayırt edicilik kazanma kavramının kanunî düzenlemelerde (556 sayılı KHK ve ilgili yönetmelik) tanımı yapılmamış ve şartları da belirtilmemiştir. Bunun sebebi, kavramın tanımının ve şartlarının her somut olaya ve zamana göre farklılık arz etmesidir. Bu konuyu tez konusu olarak seçmemizin en önemli nedenlerinden biri de kavramın bu özelliğidir.

Kanunî düzenlemede (556 sayılı KHK ve ilgili yönetmelik), kullanım sonucu ayırt edicilik kazanmanın tescil öncesi ve sonrası etkileri ayrı ayrı düzenlenmiştir. 556 sayılı KHK’nın yürürlüğünden günümüze getirmiş olduğu düzenlemeler yeterli değildir. Bu nedenle de, 5194 sayılı “Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” un 13. maddesi ile kullanım sonucu ayırt edicilik kazanmaya ilişkin hükümler olan md 7/son ve md 42/son’da değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklikler de yeterli olmamıştır. Türk Hukuku’nda ilgili hükümler ciddi eleştiriler almaktadır ve öğretide görüş ayrılıklarına neden olmaktadır. Çalışmamızda, Marka Kanunu Tasarısı hükümleri ile mevcut düzenlemeler karşılaştırılmıştır. Ayrıca, Amerikan Sistemi ve Kıta Avrupası Sistemi ile mevcut kanunî düzenlemeler kıyaslanarak olması gereken düzenlemeler tespit edilmeye çalışılacaktır.

Kullanım sonucu ayırt edicilik kazanma kavramının konu olduğu mahkeme kararları da konunun aydınlatılmasında önemli rol oynamaktadır. Özellikle, Avrupa Toplulukları Adalet Divanı (ATAD) Kararları, Avrupa Birliği ülkeleri açısından bağlayıcı olduğundan kavramın şartları ve sonuçları için getirmiş olduğu kriterler son derece önemlidir. Her ne kadar ülkemiz Avrupa Birliği üyesi olmasa da ATAD kararları Türk Öğretisi’nde ve Türk Yargı’sında önemli yer bulmaktadır. Mahkeme kararları dışında marka tescil sürecinde önemli bir yere sahiptir. Bir markanın tescil başvurusunun kısa sürede ve kanuna uygun olarak sonuçlandırılması marka sahibinin haklarını koruma yolunda atılacak en önemli adımdır. Çalışmamızda, çeşitli ülkelerin ve TPE’nin karar kriterleri de incelenmiştir. https://hukukegitim.com/kitap.aspx?id=976

9786257067294


Trademarks--Law and legislation--Turkey
Law--Turkey

KKX1220 / .K47 2020