Mayo mu Osmanlı mı / Tülay Ferah ; düzelti Fenni Özalp ; kapak resmi Jack Vettriano.
Material type:
Item type | Current library | Shelving location | Call number | Status | Date due | Barcode |
---|---|---|---|---|---|---|
Books | MEF Üniversitesi Kütüphanesi | Genel Koleksiyon | PL 248 .F24 M396 2001 (Browse shelf (Opens below)) | Available | 0007588 |
Browsing MEF Üniversitesi Kütüphanesi shelves, Shelving location: Genel Koleksiyon Close shelf browser (Hides shelf browser)
![]() |
No cover image available |
![]() |
![]() |
No cover image available |
![]() |
![]() |
||
PL 248 .E98 D67 2004 Dost!-- dost!-- : yazılar, 1938-1945 / | PL 248 .E98 G4 2002 Gece yarısı : yazılar (1932-1936) / | PL 248 .E98 S2 2008 Sabır ile koruk : yazılar (1952-1953) / | PL 248 .F24 M396 2001 Mayo mu Osmanlı mı / | PL 248 .F34 L48 2020 Levâyih-i hayat hayattan sahneler / | PL 248 .F34 Z543 2011 Fatma Aliye : bir Osmanlı kadın yazarın doğuşu / | PL 248 .F39 Ö93 2016 Fazla şaapma / |
Tülay Ferah, "Mayo mu Osmanlı mı" adlı bu romanında bizi, kahkaha ve hüzünle bezenmiş bir tarih müzesinde gezdiriyor. Kabuğunu kırmak, modernleşmek isteyen bir toplum ve daha çok da bu istemi dillendiren aydınların serüvenine tanık oluyoruz bu müzede. Olaylar tarihi bir mekan olan Pera'da geçiyor. Kahramanlar da, bu tarihi mekana uygun: George Sand, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Halide Edip Adıvar, Simone de Beauvoir, Sartre ve diğerleri... Romanın kahramanı Siret Bey, Osmanlı yönetimince çarpıtıldığı ölüm cezasından kurtulmaya çalışan, kendi çapında aydınlanmış ve "aykırı" bir tiptir. Ama onun aykırılığı yine de "kendisi olamamak"la sınırlı bir aykırılıktır. Bir yanda kurulu düzene olan bağlılığı ve onun hiyerarşisi karşısında boyun eğişi, öte yanda onunla barışık olamamasının getirdiği iç çatışmayla, yönünü "Kurtarıcı Batı"ya dönmesi... Öyle ki, Siret Bey ve yaşadıkları somutunda, belleklerimiz bir kez daha yenileniyor; geçmiş günümüze, günümüz ise geçmişe taşınıyor... Tülay Ferah'ın "Mayo mu Osmanlı mı" adlı bu yapıtı, yüz yıllık tarihsel/toplumsal yaşamımıza ve onun dillerden düşmeyen "Batılılaşma" serüveninin trajikomik sonuçlarına ilişkin olarak, temiz, akıcı bir dille, kısa ve bir o kadar da çarpıcı vurgular yapıyor.