Yüreğin sesi zeytin ülkesi / Mehmet Başaran ; genel yayın yönetmeni Kenan Kocatürk ; yayına hazırlayan Umut Arda ; kapak tasarımı Tansel Baybara.
Material type:
Item type | Current library | Shelving location | Call number | Copy number | Status | Date due | Barcode |
---|---|---|---|---|---|---|---|
Books | MEF Üniversitesi Kütüphanesi | Genel Koleksiyon | PL 248 .B373 Y87 2020 (Browse shelf (Opens below)) | Available | 0019490 |
Browsing MEF Üniversitesi Kütüphanesi shelves, Shelving location: Genel Koleksiyon Close shelf browser (Hides shelf browser)
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
||
PL 248 .B373 A35 2020 Ahlat ağacı / | PL 248 .B373 E45 2020 Elif diye bir türkü : dilsiz oyunu / | PL 248 .B373 M46 2020 Memetçik Memet / | PL 248 .B373 Y87 2020 Yüreğin sesi zeytin ülkesi / | PL 248 .B373 Y874 2008 Yüreğin sesi zeytin ülkesi / | PL 248 .B3733 D48 2016 Devrimin ayak sesleri : roman / | PL 248 .B3734 B85 2017 Bulut bulut üstüne / |
Mehmet Başaran öteki yapıtlarında olduğu gibi, Yüreğin Sesi Zeytin Ülkesi’ni de lirik bir biçemle kaleme almış. Kitabı oluşturan birbirleriyle ilişkili öykülerde ayrıntılı doğa betimlemeleri ile yazarın güçlü gözlem gücü yer alıyor. Edremit bölgesi, doğası, insan ilişkileriyle karşımıza çıkıyor. Yanı sıra siyasî otoritenin göz açtırmadığı ilköğretim yaşamı da...
Kaz Dağı, başılı başına bir kurmaca karakteri olarak anlatılıyor bu öykülerde. Yazar, mitolojiye de sık sık gönderme yapıyor. Kendi dönemi ile geçmiş dönemler arasında imgesel bağlantılar kuruyor; konu edindiği toprakların ve insanların kültürünü, tarihin derinliğinden çıkarıp yirminci yüzyıla getiriyor.
“Gül parmaklı şafak” dağlara değdiğinde, belleğimde bir çocuk gülüşü ışır; taze bir yüzde, yaşamın ilk pırıltısı gibi ince bir gülüş. Ilık ılık olur içim. Ovadan tüten al buğu usul usul açılır, eğri büğrü gövdeleri oyuk, dalları kül rengi zeytin ağacı, toprağa çadır gibi yayılmış iri yapraklı incer ağacı, dal uçları kandil kandil çiçekli nar ağacı olur… Süzülüp akan su olur ipiltili, çağıltılı… Telliböcek olur, Kaz Dağı’ndan kıvılcım gibi kopup, döne döne uçarak parmağıma konan… Bal rengi bir çift göz olur sonra, duru bir yüzde dünyaya tatlı tatlı bakan. Bileğindeki iplik ince mavi damarları –dokununca duyarım– sıcacık tıp tıp eder… Ölümün mü, yaşamın mı yakınlarından gelir bu ses? Başımı göğsüne dayarım, içimi tedirginlikle dolduran delik bir lastik topun sesi gibi fıs fıs fıs!